Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortalliKayıt OlLatest imagesAramaGiriş yap

 

 merdum-i didem

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ahmethan

ahmethan


Mesaj Sayısı : 7
Mekan : izmir
Kayıt tarihi : 28/01/09

merdum-i didem Empty
MesajKonu: merdum-i didem   merdum-i didem Icon_minitime10/2/2009, 15:08

"Merdüm-i dideme bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek
Sîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek "

Cihan padişahı Yavuz Sultan Selim, Sam yakınına otağını kurdurarak burada üç ay kadar kalmış. Bir Türkmen kızı da, zaman zaman padişahın çadırına gelerek, otağın temizlik islerini yapar, hünkâr çadırını tertibe ve düzene sokarak sıradan gündelik islerle meşgul olurmuş… Yine bir sabah temizlik için geldiğin de, Sultan Selimi görmüş. Türkmen güzelinin gönlü sultana, su gibi anîden akı vermiş gönlünü kaptırmış ona.- Hani kalbin, her an bir halden başka bir hale geçmek, gibi anlamları da vardır ya- Zamanla kalbinin içini, ince bir sizi sarmış genç kızın ve başlamış kalbi için için göynümeye.

Bir gün, gözü, hünkâr çadırının direğine ilişmiş. Direğin üst kısmına aşkın gücü ona, söyle bir satir yazma cesareti vermiş:

"Seven insan neylesin"

Yavuz Sultan Selim, otağına yatmaya gelince, birden direkteki yazıyı fark etmiş," Bu da ne ola ki" diyerek uzun bir muhakemeden sonra, bir vehim ve bin endişe derken… Almış eline kalemi söyle bir satir da o düşmüş ayni direkteki dizenin altına. "

"Hemen derdin söylesin."

Türkmen kızı, ertesi gün gelip baktığında otağın direğine, sevincinden ağlamış, o küçücük kalbi heyecandan göğsüne sığmaz olmuş, yer de onun olmuş âdeta gök de… Fakat koskoca cihan sultanına ilân-i askta bulunmanın, ateşle oynamak, ateş girdabına bilerek atlamak gibi ölümcül bir tehlikesi de varmış. "Varsın olsun bu ask, buna değer diye düşünmüş." Aldığı mesajı heyecanla hemen cevaplandırmaktan kendini alamamış ama yine de içinde bir korku kurdu varmış ki genç güzelin, yüreğini her gün diş diş, burgu burgu kemiren... Aşkın gücü, zoru ve korkuyu nefes nefes yasayan o gencecik yüreğin imdadına yetişmiş derhâl. Bir satır daha yazmış ayni direğe

"Ya korkarsa neylesin"

Yavuz sultan selim, aksam, çadıra döndüğünde, not düştüğü direkteki satir gelmiş aklına. Bakmış ve okumuş ki aşkın heyecanın ve korkunun karıştığı, tezat dolu sözcüklerin buluştuğu satırlar, bir mızrak gibi durmakta karsısında. Hemen o satirin altına bir mısra daha eklemiş, aska yenik düsen koca padişah:

"Hiç korkmasın söylesin."

Bir aşkın buluşan, karmaşık ve bulanık duyguları söyle dizilmiş direğin üzerine:

" Seven insan neylesin Hemen derdin söylesin Ya korkarsa neylesin Hiç korkmasın söylesin"

Sabahın olmasını sabırla beklemiş padişah. Seher vakti sırdaşı Hasan can'i çağırtmış, derhâl bir emir vererek:
" Biz dahi merak edip onu görmek isteriz tîz elden bu kızı huzura getirin."
Emir derhâl yerine getirilmiş ki Ahu gözlü, endamı hoş, alimli, nazenin, ceylân gibi bir Türkmen güzeli… Hünkârın emriyle derhâl bir düğün alayı tertip edilmiş. Eğlenceler, yemeler içmeler… Düğünün son gecesi, sırlarla dolu bu aşkın bilmecesi kader-i ilâhî tarafından çözülmüş, Çözülen bu kara baht çıkınından yayılan acı haber, şaşkına çevirmiş herkesi, yer gök âdeta üzüntüye, mateme boğulmuş. Ahu gözlü Türkmen dilberinin
"Selim" diye çarpan saf ve küçük yüreği, bu büyük cihan sultanin aşkındaki sırrı kaldıramamış ve birden duruvermiş. O çadırın direği, bu olayın canlı fakat ketum şahidi olmuş asırlardır. Bu dünya hayatında vuslat nasip olmadığı gibi o gencecik yüreğe, buna fani alemde bir çare de bulunamamış. Bu hazin gönül çarpılmasının ve gönül yangınının sonunda derler ki:
" Koca hünkâr, ağlamış" ve Türkmen kızına yaptırdığı mezarın mermer taşına, su dörtlüğü kazdırarak, dünyaya, aşkın gücünün karşısındaki çaresizliğini en güçlü orduları yenen koca hünkâr söyle haykırmış:

Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek
Sîrler pençe-i kahrimdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek."

[ Bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı ki
Gözümü kan içinde bıraktı, aşkımı artırdı
Benim pençemin( gücümün) korkusundan arsanlar(bile) titrerken
Felek beni bir ahu gözlüye esir etti..]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
merdum-i didem
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Osmanlıca :: Osmanlıca Şiirler-
Buraya geçin: